Şekerpare 1983 yılı yapımı bir film. Senaryosu Yavuz Turgul’a
ait. Filmi Atıf Yılmaz yönetmiş. Filmin kadrosu İlyas Salman, Şener Şen, Yaprak
Özdemiroğlu, Şevket Altuğ, Nazan Ayas, Neriman Köksal, Hüseyin Kutman, Ahmet
Turgutlu, Serra Yılmaz, Berrin Koper, Ayşen Gruda, Ali Taygun,Hakkı Kıvanç,
Macit Koper,Ayten Erman,Erkan Esenboğa,Ahmet Servidal, Ayben Erman,Ercan
Gezmiş,Abdi Algül’den oluşuyor.
Konusu şöyle : ”Karakol amiri Ziver Bey ile çalışan ve ona
çok saygı duyan Cumali genelevde çalışan Şekerpare'ye aşık olur. Ancak
Şekerpare'ye Ziver Bey'de ilgi duymaktadır. Şekerpare'nin de Cumali'den
hoşlandığını anlayan Ziver genelev üzerindeki kontrolü arttırmaya çalışır.
Hatta işleri evi kapatmaya kadar götürür. Ancak içlerine Cumali'yi de alan
Letafet Hanım ve kızları Ziver'e hiç ummadığı bir oyun oynayacaktır.” ( http://www.sinematurk.com/film/6108-sekerpare/#sthash.ShbZ6FT9.dpuf)
Şekerpare’nin İBBŞT repertuvarına alındığı haberini
okuduğumda aklıma ilk gelen Engin Alkan oldu.
Bu oyunu ondan başkası yönet(e)mezdi. Gerçekten de öyle olduğunu anladım. Engin Alkan oyunun reklâmını yazdığı bir twit ile yaptı.
100 yıllık bir kurumun 100.yılında bu kadar çok bilindik bir senaryodan oyun
yapmasını çok tuhaf buldum. Twitter’da bir tepsi şekerpare fotoğrafı koydum ve ‘İBBŞT repertuvarı’ diye yazdım.
Yaptığım çok tuhaf bulundu ve ‘İşte eleştirmenin seviyesi’ gibi twitler
yazıldı. Ben bunu ‘düşmanlık’ gibi anlamadım. Eleştiri diye aldım. Ama doğrusu
benim yazdığım twitin de İBBŞT’nın seviyesi ile ilgili bir yanı vardı.
Engin Alkan’ın yönettiği ‘Generaller, Savaş ve
Barbeku’ isimli oyun yazımda şöyle yazmışım: (http://melihanik.blogspot.com.tr/2011/07/generaller-cay-ve-barbeku-boris-vian-ve.html)
“Bence Engin Alkan’ın tiyatroculuğu İstanbul Efendisi ile
değişmeye başladı. 2008 yılında kendisi ile yapılan bir röportajda diyor ki:
‘ Mesela
Gaziosmanpaşa'da oynarken bunu düşündüm. Başörtülü kadınlardan birinin yanında
kocası da vardı. Ama belli ki zorla gelmiş, hiç de hoşlanmıyor orada
bulunmaktan. Benim oyunda bir repliğim var: ‘Bıktım dıştan iyi görünen, -içte
ise yalan ve kandırmaca üzerine kurulmuş-uyduruk, vitrin aile hayatından’ İşte
ben böyle bir fonun içinde o lafı öyle sahipleniyorum ki. Benim o lafı, o iki
kişiye anlatmam lâzım. Böyle de karışık bir şey işte bu. Eski bir söylem, eski
bir biçem, ama hala karşında bu biçimle ve bu yolla söylenmesi gereken birileri
var. Sen bir yandan çok üstten bir tartışma yapıyorsun, bir taraftan hayatın
gerçeği gözünün önünde. Yani sen somuttan yola çıkarak bu değerlendirmeye
çalışıyorsun ki bu bence oturup kuram
üretmeye çalışmaktan daha zor.” (http://forum.tabut.net/gelisme-f345/soylesi-f606/roportaj-ibst-aktorlugu-uzerine-aykiri-dusunceler-engin-alkan-t57290.html - Röportajı yapan Sinem Özlek Generaller, Savaş ve Barbekü’de Engin
Alkan’ın yardımcısı)
Engin Alkan “Bizim
seyirci profilimiz gittikçe diğer sanatların alıcılarından farklılaşıyor. Yani
bir caz festivalini, bir sinema festivalini, ya da bir resim sergisini dolduran
insanlar artık tiyatro salonuna gitmiyor. Daha çok "orta sınıf"ın
eğlence anlayışına hizmet eden bir hale gelmeye başlıyor” ifadesinde algıladığı bir seyirci var aklında. Alkan,
“ön sıraya, arka sıraya, orta sıraya ulaşabilmenin” yolları üzerinde
düşündüğünü söylemiş ve “biçimin bir
adım sonra geldiğine” karar vermiş.”
Engin Alkan’ın ‘İstanbul Efendisi’ isimli oyunu ile ilgili
yazdığım yazıda da ‘seyirci’ profilinden ve bunun yönetmenleri nasıl
etkilediğinden bahsetmiştim. (http://melihanik.blogspot.com.tr/2009/04/iki-oyun-cimri-ve-istanbul-efendisi-ve.html)
Engin Alkan’ın yaptığı tiyatro hakkında benim kadar inceleme
yazan bir başkası yok. (O yazılar, şekerpare fotoğrafı kadar dikkat çekmedi.Tatlıyı tiyatrodan daha çok seviyoruz herhalde.) Engin
Alkan’ın İBBŞT’da artan gücü, sahnelediği oyunların seyirci ile buluşmasından
kaynaklanıyor. ‘Kötü mü?’ diye sorarsanız ben de ‘İyi mi?’ diye sorarım. Engin
Alkan’ın Gaziosmanpaşa’da oynarken aklına gelen ‘Bıktım dıştan iyi görünen, -içte ise yalan
ve kandırmaca üzerine kurulmuş-uyduruk, vitrin aile hayatından’ saptamasının
tiyatroya yansıması, onun tamamen çizgi değiştirmesi ile sonuçlanıyor. Dikkat
ederseniz Engin Alkan denince tek tipleşen bir tiyatro görüntüsü ortaya
çıkıyor. Müzikli, renkli kostümleri, makyajları olan, daha ziyade ‘biçimsel’, ‘orta
sınıf’ seyirciye eğlenceli gelen bir tiyatro bu. Geri plandaki
içerik, seyircinin de umurunda değil zaten. Şekerpare’nin de böyle
olacağını kestirmek zor olmasa gerek. Şekerpare bu çizginin bir noktası olacak.
Tiyatro ile uğraşanların kendi kimliklerinin nasıl olacağına karışamam elbette.
Ama İBBŞT hepimize ait bir kurum ve benim onun nasıl olması gerektiği üzerine
bir şeyle söyleme hakkım vardır.
Her şeyden önce Şekerpare, bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu ‘seyircinin
hoşuna gitme’ anlayışıdır. Temelinde ‘doluluk oranı’ hedefi vardır. Bence yanlıştır.
Ödenekli tiyatrolar tiyatro sanatına hizmet eder. Ödenekli tiyatrolar sezonu ‘z raporu’ çekerek kapatmayı hedef
almamalıdır. ‘Ratingler’ olumlu olabilir, kişileri kurtarabilir. Ancak
tiyatroyu, dizi sektörünün kriterleri ile ölçme yolunun açılması tiyatroyu zora
sokar. Tiyatro sanatını magazinleştirmek, tiyatro algısına zarar verir. Kurum
içinde yönetmenleri zorlar. Yönetmenler ‘tutan işler’ yapmayı hedef almaya
başlar. Bu, oyun ‘okuma’ özgürlüğünü kısıtlar. Kadro oluşturmada başka
kıstaslar gündeme gelir. Şekerpare’nin film kadrosunun yerine sahnede kimleri getireceksiniz? Oyunu filmin
gölgesinden nasıl kurtaracaksınız? Eninde sonunda Şekerpare oyunu bir tekrar
olacaktır. Şunu da unutmayın bugünün Türk sineması 1983’den daha ileride bir
yerdedir. 30 yıl önceki yöntemleri bırakmıştır.
Onların bıraktığı yöntemleri tiyatroda denemek de çağı dışı bir
yaklaşımdır. Şekerpare’nin tiyatro sanatına katkı vereceğini düşünmüyorum. Türk piyes yazarları, eserlerini sahneleme
imkânları bulamazken ödenekli bir tiyatronun senaryoya bel bağlaması; Türk edebiyatında oyun olmayı bekleyen onlarca
eser varken ödenekli bir kurumun kaynaklarını bir film senaryosundan tornistan
edilmiş bir oyuna yatırması doğru değildir. Bütün bunlardan daha da önemli olan Şekerpare’nin
mesajı nedir sorusunu sormak gerekir. Ödenekli tiyatrolar, repertuvara bir
bütün olarak bakmak zorundadır. Sezon planlaması bütüncül bir anlayışla
yapılmalıdır. Şekerpare’nin İBBŞT’nın bu sezondaki repertuvarı içindeki yeri nedir? Gerçi bu sezon için seçilen yeni oyunlara bakarsanız bu anlamda
bir sonuç almanız zordur. Zira İBBŞT’nın 2014-2015 repertuvarı yamalı bir bohça
gibidir. Arkasında görünen bir tiyatro felsefesi yoktur. 100 yıllık bir
100.yılında böyle mi olmalı? Herhalde tatlı yiyerek kutlama yapmak istediler.
Şimdi şekerpare fotoğrafını yeniden koymanın zamanıdır. Zira
bazıları o fotoğrafa bakarak içlerindeki çıkarmayı seviyor. Onlar onunla
oyalanırken tiyatroya hesapsız gönül verenler ile birlikte biz tiyatronun gerçek sorunlarını tartışalım.
Melih Anık
Not:
Daha da tuhaf
bulduğum Şekerpare’nin bir başka tiyatro topluluğu tarafından 2014 sonunda sahnelenmiş olması ve bu yıl da oynanmaya devam etmesidir. İBBŞT’nın bu alanda ilk vukuatı da bu değil. İBBŞT’nın bu yıl repertuvarına aldığı ‘Kısasa Kısas’ oyunu da
şu anda bir başka tiyatro tarafından sahnelenmekte. Oyun seçenler oturdukları
binanın camından dışarıya bakmıyor mu?
Anlayarak okudum ve bilerek "YUH!" diyorum!... Bulunmaz
YanıtlaSil