5 Şubat 2015 Perşembe

100 Yıllık Kurum 100.Yılında Şekerpare’yi Sahneler mi?

Şekerpare 1983 yılı yapımı bir film. Senaryosu Yavuz Turgul’a ait. Filmi Atıf Yılmaz yönetmiş. Filmin kadrosu İlyas Salman, Şener Şen, Yaprak Özdemiroğlu, Şevket Altuğ, Nazan Ayas, Neriman Köksal, Hüseyin Kutman, Ahmet Turgutlu, Serra Yılmaz, Berrin Koper, Ayşen Gruda, Ali Taygun,Hakkı Kıvanç, Macit Koper,Ayten Erman,Erkan Esenboğa,Ahmet Servidal, Ayben Erman,Ercan Gezmiş,Abdi Algül’den oluşuyor. 

Yapımcı Ertem Eğilmez Türk sinemasına damga vurmuş isimlerden biri. Halkı ve sinema seyircisini çok iyi bilen bir yapımcı. Sinemaya en büyük hizmeti halkın sinema seyircisi olmasında oynadığı rolden kaynaklanıyor. Ekip kurmadaki becerisi, seçtiği konular, yarattığı tipler, aynı kadrolarla çalışması onun adıyla anılan bir ‘ekol’ oluşmasına neden olmuş. Onun filmleri ile şöhret olmuş pek çok oyuncu var. Vizyon sahibi bir sinemacı.  Şekerpare’nin başarısı senaryodan başlıyor. Yavuz Turgul öyle bir vizyoner. Yönetmen Atıf Yılmaz da sinemanın dev isimlerinden biri. Tabii ki İlyas Salman, Şener Şen, Şevket Altuğ, Neriman Köksal, Hüseyin Kutman, Ayşen Gruda  gibi isimlerden kurulu kadro,  filmin bu kadar çok hatırda ve hatıralarda kalmasının nedeni. Şekerpare, tv ekranlarına çok sık gelen filmlerden biri. Kuşaklar arasındaki farkı  kaldırmış bir film, eski ve yeni kuşaklar birlikte izliyor. Çoğu sahnesi ezbere bilinmesine karşın tekrarları da aynı zevkle izleniyor. Şekerpare müzikli bir film. Sözleri Sadık Şendil yazmış, müziklerini Mutlu Torun yapmış. Filmde ‘epik’ bir tarzın denendiği de hatırlanacaktır.

Konusu şöyle : ”Karakol amiri Ziver Bey ile çalışan ve ona çok saygı duyan Cumali genelevde çalışan Şekerpare'ye aşık olur. Ancak Şekerpare'ye Ziver Bey'de ilgi duymaktadır. Şekerpare'nin de Cumali'den hoşlandığını anlayan Ziver genelev üzerindeki kontrolü arttırmaya çalışır. Hatta işleri evi kapatmaya kadar götürür. Ancak içlerine Cumali'yi de alan Letafet Hanım ve kızları Ziver'e hiç ummadığı bir oyun oynayacaktır.” ( http://www.sinematurk.com/film/6108-sekerpare/#sthash.ShbZ6FT9.dpuf)

Şekerpare’nin İBBŞT repertuvarına alındığı haberini okuduğumda aklıma ilk gelen  Engin Alkan oldu. Bu oyunu ondan başkası yönet(e)mezdi. Gerçekten de öyle olduğunu anladım. Engin Alkan oyunun reklâmını yazdığı bir twit ile yaptı. 



100 yıllık bir kurumun 100.yılında bu kadar çok bilindik bir senaryodan oyun yapmasını çok tuhaf buldum. Twitter’da bir tepsi şekerpare fotoğrafı  koydum ve ‘İBBŞT repertuvarı’ diye yazdım. Yaptığım çok tuhaf bulundu ve ‘İşte eleştirmenin seviyesi’ gibi twitler yazıldı. Ben bunu ‘düşmanlık’ gibi anlamadım. Eleştiri diye aldım. Ama doğrusu benim yazdığım twitin de İBBŞT’nın seviyesi ile ilgili bir yanı vardı.

  Engin Alkan’ın yönettiği ‘Generaller, Savaş ve Barbeku’ isimli oyun yazımda şöyle yazmışım: (http://melihanik.blogspot.com.tr/2011/07/generaller-cay-ve-barbeku-boris-vian-ve.html)

“Bence Engin Alkan’ın tiyatroculuğu İstanbul Efendisi ile değişmeye başladı. 2008 yılında kendisi ile yapılan bir röportajda diyor ki:
Mesela Gaziosmanpaşa'da oynarken bunu düşündüm. Başörtülü kadınlardan birinin yanında kocası da vardı. Ama belli ki zorla gelmiş, hiç de hoşlanmıyor orada bulunmaktan. Benim oyunda bir repliğim var: ‘Bıktım dıştan iyi görünen, -içte ise yalan ve kandırmaca üzerine kurulmuş-uyduruk, vitrin aile hayatından’ İşte ben böyle bir fonun içinde o lafı öyle sahipleniyorum ki. Benim o lafı, o iki kişiye anlatmam lâzım. Böyle de karışık bir şey işte bu. Eski bir söylem, eski bir biçem, ama hala karşında bu biçimle ve bu yolla söylenmesi gereken birileri var. Sen bir yandan çok üstten bir tartışma yapıyorsun, bir taraftan hayatın gerçeği gözünün önünde. Yani sen somuttan yola çıkarak bu değerlendirmeye çalışıyorsun  ki bu bence oturup kuram üretmeye çalışmaktan daha zor.” (http://forum.tabut.net/gelisme-f345/soylesi-f606/roportaj-ibst-aktorlugu-uzerine-aykiri-dusunceler-engin-alkan-t57290.html  - Röportajı yapan Sinem Özlek  Generaller, Savaş ve Barbekü’de Engin Alkan’ın yardımcısı)

Engin Alkan “Bizim seyirci profilimiz gittikçe diğer sanatların alıcılarından farklılaşıyor. Yani bir caz festivalini, bir sinema festivalini, ya da bir resim sergisini dolduran insanlar artık tiyatro salonuna gitmiyor. Daha çok "orta sınıf"ın eğlence anlayışına hizmet eden bir hale gelmeye başlıyor” ifadesinde  algıladığı bir seyirci var aklında. Alkan, “ön sıraya, arka sıraya, orta sıraya ulaşabilmenin” yolları üzerinde düşündüğünü söylemiş  ve “biçimin bir adım sonra geldiğine” karar vermiş.”

Engin Alkan’ın ‘İstanbul Efendisi’ isimli oyunu ile ilgili yazdığım yazıda da ‘seyirci’ profilinden ve bunun yönetmenleri nasıl etkilediğinden bahsetmiştim. (http://melihanik.blogspot.com.tr/2009/04/iki-oyun-cimri-ve-istanbul-efendisi-ve.html)

 Engin Alkan’ın yaptığı tiyatro hakkında benim kadar inceleme yazan bir başkası yok. (O yazılar, şekerpare fotoğrafı kadar dikkat çekmedi.Tatlıyı tiyatrodan daha çok seviyoruz herhalde.) Engin Alkan’ın İBBŞT’da artan gücü, sahnelediği oyunların seyirci ile buluşmasından kaynaklanıyor. ‘Kötü mü?’ diye sorarsanız ben de ‘İyi mi?’ diye sorarım. Engin Alkan’ın Gaziosmanpaşa’da oynarken aklına gelen   ‘Bıktım dıştan iyi görünen, -içte ise yalan ve kandırmaca üzerine kurulmuş-uyduruk, vitrin aile hayatından’ saptamasının tiyatroya yansıması, onun tamamen çizgi değiştirmesi ile sonuçlanıyor. Dikkat ederseniz Engin Alkan denince tek tipleşen bir tiyatro görüntüsü ortaya çıkıyor. Müzikli, renkli kostümleri, makyajları olan, daha ziyade ‘biçimsel’, ‘orta sınıf’ seyirciye eğlenceli gelen bir tiyatro bu.  Geri plandaki  içerik, seyircinin de umurunda değil zaten. Şekerpare’nin de böyle olacağını kestirmek zor olmasa gerek. Şekerpare bu çizginin bir noktası olacak. Tiyatro ile uğraşanların kendi kimliklerinin nasıl olacağına karışamam elbette. Ama İBBŞT hepimize ait bir kurum ve benim onun nasıl olması gerektiği üzerine bir şeyle söyleme hakkım vardır.

Her şeyden önce Şekerpare, bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu ‘seyircinin hoşuna gitme’ anlayışıdır. Temelinde ‘doluluk oranı’ hedefi vardır. Bence yanlıştır. Ödenekli tiyatrolar tiyatro sanatına hizmet eder. Ödenekli tiyatrolar  sezonu ‘z raporu’ çekerek kapatmayı hedef almamalıdır. ‘Ratingler’ olumlu olabilir, kişileri kurtarabilir. Ancak tiyatroyu, dizi sektörünün kriterleri ile ölçme yolunun açılması tiyatroyu zora sokar. Tiyatro sanatını magazinleştirmek, tiyatro algısına zarar verir. Kurum içinde yönetmenleri zorlar. Yönetmenler ‘tutan işler’ yapmayı hedef almaya başlar. Bu, oyun ‘okuma’ özgürlüğünü kısıtlar. Kadro oluşturmada başka kıstaslar gündeme gelir. Şekerpare’nin film kadrosunun yerine  sahnede kimleri getireceksiniz? Oyunu filmin gölgesinden nasıl kurtaracaksınız? Eninde sonunda Şekerpare oyunu bir tekrar olacaktır. Şunu da unutmayın bugünün Türk sineması 1983’den daha ileride bir yerdedir. 30 yıl önceki yöntemleri bırakmıştır.  Onların bıraktığı yöntemleri tiyatroda denemek de çağı dışı bir yaklaşımdır. Şekerpare’nin tiyatro sanatına katkı vereceğini düşünmüyorum.  Türk piyes yazarları, eserlerini sahneleme imkânları bulamazken ödenekli bir tiyatronun senaryoya bel bağlaması;  Türk edebiyatında oyun olmayı bekleyen onlarca eser varken ödenekli bir kurumun kaynaklarını bir film senaryosundan tornistan edilmiş bir oyuna yatırması doğru değildir.  Bütün bunlardan daha da önemli olan Şekerpare’nin mesajı nedir sorusunu sormak gerekir. Ödenekli tiyatrolar, repertuvara bir bütün olarak bakmak zorundadır. Sezon planlaması bütüncül bir anlayışla yapılmalıdır. Şekerpare’nin İBBŞT’nın bu sezondaki repertuvarı içindeki  yeri nedir? Gerçi bu sezon için  seçilen yeni oyunlara bakarsanız bu anlamda bir sonuç almanız zordur. Zira İBBŞT’nın 2014-2015 repertuvarı yamalı bir bohça gibidir. Arkasında görünen bir tiyatro felsefesi yoktur. 100 yıllık bir 100.yılında böyle mi olmalı? Herhalde tatlı yiyerek kutlama yapmak istediler.




Şimdi şekerpare fotoğrafını yeniden koymanın zamanıdır. Zira bazıları o fotoğrafa bakarak içlerindeki çıkarmayı seviyor. Onlar onunla oyalanırken tiyatroya hesapsız gönül verenler ile birlikte biz tiyatronun gerçek sorunlarını tartışalım.

Melih Anık        

Not:


 Daha da tuhaf bulduğum Şekerpare’nin bir başka tiyatro topluluğu tarafından 2014 sonunda sahnelenmiş olması ve bu yıl da oynanmaya devam etmesidir. İBBŞT’nın bu alanda ilk vukuatı da bu değil. İBBŞT’nın bu yıl  repertuvarına aldığı ‘Kısasa Kısas’ oyunu da şu anda bir başka tiyatro tarafından sahnelenmekte. Oyun seçenler oturdukları binanın camından dışarıya bakmıyor mu?




1 yorum: