Eğer bakıp
geçmiyor, görmek ve anlamak için bakıyorsanız tiyatro âlemimiz size pek çok
fotoğraf verir. Bunlardan biri Kumbaracı50'nin sayfasında gördüğüm şu
tanıtımdı.
Buna göre Aristophanes
Barış oyununu 421 yılında yazmıştı. Tanıtımı yazan 2017'den 421'i çıkarıp son
derece kesin(!) bir sonuca ulaşmış ve oyunun yazılışından itibaren 1596 yıl
geçmiş olduğunu bulmuştu. Bir tiyatro
sitesinden yayılan bu cehaletin özrü bence yok. Aristophanes isminin geçtiği yerde milattan
önceye gitmek bilginin otomatik sonucu. Bu her bir tiyatrocunun bilmesi gereken
bir bilgi. Yazan, bunu bilmediği gibi kronolojik tarihle de yakın değil, M.Ö.'yi
bilmiyor ama matematik biliyormuş. Hemen
iki rakamı alt alta yazıyor, küçüğü büyükten çıkarıyor bir sonuç buluyor. Ortaya
çıkan sonucu tartmıyor bulduğunu sorgulamıyor. Tüm bunlar 'cehalet' etiketinin
unsurları. Bir şeyi yanlış bilmekten daha vahim. Olay orada kalmıyor. Ben bu cehaleti ortaya
dökünce düzeltme yapılıyor. Ama 'Aristophanes oyunu 421'de yazdı' cümlesini düzeltmeden,
sonucu 2438 olarak düzeltiyorlar. Ancak ikinci
uyarıdan sonra tanıtım metnine M.Ö. 421 yazılıyor. Kim bu yanlışlığa neden olmuşsa, kim uzun süre onu görmemişse, onu düzeltme ihtiyacı duymamışsa, kim
aldırmamışsa, kim bu hâli ile bu haberi paylaşmışsa, beğenmişse bu konuda toplu
cinayet işlenmiş demektir. Bunu da tiyatrocu dediklerimiz yapıyor.
Cehalet
burada durmuyor. Zira tanıtımda bir başka husus daha var. (Oyunu) yazan:
Aristophanes uyarlayan Volkan Çıkıntoğlu yazmışlar. Ne anlaşılıyor?
Aristophanes ile Volkan Çıkıntoğlu arasında kimse yok. Ben de sordum 'Ey Volkan
Çıkıntoğlu , siz Yunanca biliyor musunuz? Bu tanıtıma göre öyle olması
gerekiyor. Zira Aristophanes yazmış siz de uyarlamışsınız. Yunanca
bilmiyorsanız hangi metni/çeviriyi kullandınız yazar mısınız?' Cevap şu: 'Bu
bir soru mu, gol atma çabası mı onu anlayayım, o zaman cevap veririm. O zamana
kadar, sizi kendi sesinizin ekosuyla başbaşa bırakıyorum. Hava çok güzel, gidip
nazik insanların arasına karışıyım.' Ben de cevapladım: 'Birbirimizi takip
etmiyoruz. İsminizi yazdım sadece, Twitter adresinizi yazmadım. İsminizin
geçtiği twitleri arattırıyorsunuz ve egonuzla çok meşgulsünüz sanırım.
Üslubunuz nezaketinizi(!) gösteriyor. Cevabınızın önemi yok. Anlayan anladı. Aristophanes'i
ms 400'lerde yaşatmış olma cehaletinizi matematik konusundaki bilginiz(!) ile
kapatamazsınız. Size nazik insanlar değil akıllı insanlar gerek. Aralarına
katılmaya çalışın eğer sizi kabul ederlerse.'
Aslında
Celal Mordeniz'in bana şu cevabı ile Volkan Çıkıntoğlu'nun cevabı benim
timeline'ıma düştü: 'Evet, eğer yazarın diline hakim değilsek yararlandığımız
çevirileri belirtmemiz şart. Ben de Yeraltından Notlar'ı sahnelerken
çevirilerinden yararlandım ama belirtmeyi unuttum maalesef. Hatırlattığınız
için teşekkürler. Düzelteceğim. Bu arada üslubunuz hayli çirkin.'
Son cümleye
kadar günah çıkaran Mordeniz'in son cümlesinin benimle ilgili olabileceği
aklıma gelmedi. Celal Mordeniz'i tanırım. Testosteron olayında Kemal Aydoğan ve
ekibine karşı benim yanımda olmuştur. Çirkin bulduğu üslup benimkiymiş. Nedeni
ise 'Ey' demişim. 'Ey' hitabı çirkinmiş. Celal Mordeniz'in açıklaması şu:
'Bir ismin
önüne "Ey" koymanız bile yeter ama devamında tutturduğunuz
küçümseyici tavrı da unutmamalı. Bu arada açtığınız cahillik tartışmasına ben
de bir katkıda bulunayım Aristofanes'in Barış'ının dili Yunanca olamazdı.
Yunanca modern bir dil. Aristofanes Grekçe yazıyordu.'
Celal
Mordeniz'e Deli Dumrul'un anasına 'ey ana' demesini çirkin bulup bulmadığını
sordum. 'Ey' demekteki amacımın dikkat çekmek olduğunu yazdım. O da bana 'ey
sevgili' örneğini verdi ve 'ey' demenin her zaman çirkin olmayacağı konusunda
anlaştık. Ama bu noktada şunu belirtmem gerek. Zamane gençliği bazı hitap
şekilleri ile bildiklerini de unutuyor. Onların kafaları bugün siyaset alanında
kullanılan 'ey' ile karışmış. Görüyor musunuz siyasetin ettiğini? Ben siyasetçi
değilim oysa. Benim 'ey'im farklıdır.
Celal
Mordeniz bu arada sen de cahilsin demeye getiren bir ima yapmış. 'Aristophanes'in
dili Yunanca olamazdı' demiş. Ben Volkan Çıkıntoğlu'na 'Yunanca mı biliyorsun'
demiştim ya. Azra Erhat kendi kitabında 'Aristophanes tercümelerini Yunanca
aslından yaptım' diye not düşmüş. Bunu gönderdim. Azra Hanım İlyada tercümesi,
Mitoloji sözlüğü için de aynı notları koymuş. Yâni bu hem kendisinin Yunanca
bildiğini ima ediyor hem de Aristophanes'in özgün dilinin Yunanca olduğunu
belirtiyor. Celal Mordeniz 'Azra Erhat hatalı bir ifade kullanmış.
Doğrusu Eski/Antik Yunanca ya da Grekçe olmalıydı. Ben sienin(aynen alıyorum)
Yunanca derken eski Y.'yı kastettiğini anladım elbet. Bu kanımca önemsiz bir
cahillikti, Kumbaracı50'nin yaptığı gibi. Birine bolca cahil derken kendine de
bak demek istemiştim' diye cevap verdi.
Bu da ilginç
değil mi? Azra Hanım'ın kendi yazdığına hatalı diyebilmek için öz güvenin
tavana vurması lâzım. Mordeniz kendinden çok emin. 'Aristophanes'in Barış'ının dili Yunanca
olamazdı. Yunanca modern bir dil. Aristofanes Grekçe yazıyordu.' demiş. Kafası
hayli karışık yâni. Grekçe diye bir dil
yok. 'Greek language' var o da Yunanca zaten. Yunancanın çeşitli dönemleri var : (Proto Greek, Mycenaean
Greek, Ancient Greek, Koine
Greek, Medieval Greek, Modern
Greek) 'Ancient Greek' içinde de farklı dönemler var. Aristophanes 'Ancient Greek'in Klasik döneminde
yaşamış. 'Eski/antik' ifadesi de yanlış.
Eski, 'Proto Greek'den başlıyor 'Modern Greek'e kadar geliyor. 'Eski'nin
içinde 'Antik' de var. İnsan bilgiçlik taslarken ne dediğini bilmeli, değil mi!
'Barış'ın dili Yunanca olamazdı ve Yunanca
modern dil' demek de ayrı bir cehalet. Mordeniz Yunancanın Yunanistan'da bugün konuşulan dil olduğunu sanıyor. Kendine göre bir dil de yaratmış, Grekçe. Oysa Yunanca çok geniş dönemde geçerli bir tanım. Barış'ın dili Yunanca. Benim Yunanca biliyor musun sözüm hatalı değil.
Ama bu
yazışma beni başka bir araştırmaya götürdü. Yunancayı, Eski dönemlerinden modern
döneme kadar çok iyi bilen bir dostuma danıştım. Ben de biraz kitap karıştırdım.
Sonunda Azra Erhat'in Yunanca bilmediğine ama Yunanca ile iliniyet bağı
olduğuna karar verdik. Dostum Azra Erhat'in kullandığı pek çok kelimenin
Yunancadan değil Fransızcadan geldiğini örneklerle anlattı. Tercümeleri Fransızcadan
yaparken 'benimsediği' bir dil olan Yunanca kopyalarına da referans olarak
baktığı ihtimali üzerinde durduk. Kullandığı kopyalar da modern Yunanca. 'Benimsemek' ifadesi Azra Erhat'ın bir
arkeolog için kullandığı bir ifade. O arkeologun çok yetenekli olduğunu, bildiği başka dillerin yanında eski Yunancayı da kısa sürede benimsediğini yazmış. Öğrendi
dememiş. Kendisi de aynı durumda idi sanırım. Ama neden Yunanca aslından çevirdim demiş çıkaramadık.
Azra
Erhat'in 'benimsediği' Yunancası ile tercüme ettiği Aristophanes oyunlarından biri olan Barış'ı belki başka bir tercümeden(varsa) Volkan Çıkıntoğlu uyarlamış. Aslında uyarlama yapan özgün metne hâkim olmalı. Ama cahil cesareti her şeyi yaptırır insana. Volkan
Çıkıntoğlu'nun Yunanca bilmediğine eminim. Muhtemelen İngilizce bir metinden
yararlanmıştır. Ya da yapılmış bir tercümeyi kullanmıştır. Peki kendi
uyarlamasına kaynak olan o eserlerin isimlerini neden yazmaz? Bence çevirmene telif
ödememek için. Tiyatrocuların sık sık kullandığı bir kaçamak bu. Oyun Altıdan
Sonra'ya ait. Aslında sorumluluk da ona ait.
Bu hikâye
içinde tiyatronun hocaları, çok bilmişleri, çaylakları vs vs'leri var. Yukarıda
anlattığım fotoğraf vahimdir.
Melih Anık
Okudum... Üzüldüm...
YanıtlaSilÖğrenmekten daha çok kendini haklı çıkarmak için araştırdığın görülüyor maalesef.
YanıtlaSilİngilizce örneklerle benim kullandığım türkçe bir terimin (Grekçe) yanlışlığını ispatlamaya çalışıyorsun: yazık. Tekrar açıklayayım:
Türkçede Eski ya da Antik Yunanca ya da Grekçe Aristofanes'in yazdığı dönemde de konuşulup yazılan yaklaşık 1500 yıl yaşayıp ölmüş dilin adlarıdır ve modern yunancadan ayrı bir dil olarak kabul edilir. Bu yüzden çoğu yunanlı öğrenci için bugün okulda eski yunancayı öğrenmek oldukça meşakkatli ve uzun bir süreçtir. Yine türkçede Yunanca ise helenlerin günümüzde konuştuğu dili tanımlar. Rumca'nın, Yunancanın Anadolu ve civarında konuşulan bir lehçesini tanımladığı gibi. Daha spesifik bir döneme ve coğrafyaya atıf yapılacağı zaman ingilizce verdiğin örneklere başvurulur -LinearB, Yeni Ahit Yunancası, Ortaçağ ya da Bizans Yunancası gibi. Bunların hepsinin eski yunanca olduğunu iddia etmek biraz abes kaçar.
İtalyada ikibin küsür yıl önce kullanılan dil için italyancadır diyen birine ne kadar cahil gözüyle bakılırsa senin "yunanca dedik mi antik yunanca da anlaşılır" iddian da o kadar cahilce olur. Çünkü latince ile italyanca arasındaki benzerlik antik yunancayla yunanca arasındaki benzerlikten daha fazla bile olabilir.
Bu sana üçüncü açıklayışım. Bunu yapmaya niye devam ediyorum bilmiyorum. Kendime kızıyorum bir yandan uzattığım için. Neyse kendime kıza kıza yine de yazıyorum.
Keşke sana iltimas geçmeyecek aklına güvendiğin bir tanıdığına twitterdakiler dahil tüm bu yazışmalarımızı gösterip fikrini sorsan. Öyle sanıyorum ki yeterince dürüst biriyse seni de yukarıda çektiğini söylediğin tiyatronun acıklı fotoğraf karesinin tam merkezine koyardı. Çünkü bir tiyatrocu için Aristofanes'in M.Ö. 5. yüzyılda yaşadığını bilmemek ne kadar cahillikse- ki sana katılıyorum kesinlikle cahillik- senin de Eski/Antik Yunancanın Yunancadan apayrı bir dil olduğunu bilmeyip uyarılınca bile hala ısrar etmen ya da Türkçeden bihaber biri gibi Grekçe diye bir dil yok demen ya da Linear B yi de Eski Yunanca diye tarif etmen daha fena. Çünkü kumbaracı50 en azından senin uyarıların üzerine bu hatalarını düzelttiler.
Bu arada oyunun orijinal dilini bilmeden uyarlama yapmak cahil cesareti demişsin. Asıl bunu iddia etmek cahilce geliyor bana. Mesela sencke Coen kardeşler "Nerdesin be birader." İle bir Odiseus uyarlaması çekerken Eski yunancadan mı faydalandılar yoksa ingilizce çevirisinden serbest bir uyarlama mı yaptılar? Ben Eski Yunanca bildiklerini pek sanmıyorum doğrusu. Uyarlayan orijinal dili bilse iyi olur elbet ama pekala çevirilerden yararlanarak uyarlama yapılır. Daha önce de söylediğim gibi kullandığı çevirileri belirtmek koşuluyla elbette. Ama eğer çevirilerde kullanılan tek bir cümleyi bile metninde kullanmayacak kadar metni değiştirmişse uyarlayanın yararlandığı çevirileri belirtmemesi sorun olmaz. Üstelik senin iddia ettiğin gibi yasal bir mesele hiç olmaz. Bence en kısa zamanda oyunu izlemeye gitmeli ve basılı Barış çevirilerinde geçen tek bir cümle tespit edebilirsen o zaman yakasına yapışmalısın Volkan Çıkıntoğlu ve Kumbaracı50'nin. Bunu yapmadan cahil, acıklı, vahim gibi hükümlerin dönüp seni buluyor maalesef.
Bu arada, senin Azra Erhat araştırman doğruysa -ki bana kalırsa arkadaşın büyük ihtimalle haklı- az bile söylemişim meğer, senin araştırmana göre hatalı değil yalancıymış . Şöyle yazmalıydı çevirilerinin başına "Fransızcadan çevrildi Yunancadan kontrol edildi."
Konu için faydalı linkler
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci5tLndpa2lwZWRpYS5vcmcvd2lraS9HcmVrJUMzJUE3ZQ
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5a91c12b7bbcb8.33524205
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi5tLndpa2lwZWRpYS5vcmcvdy9pbmRleC5waHA