Twitter'da beni takip eden(şimdi takip
etmiyor) bir akademisyen(!) ile aramızda
şöyle bir konuşma geçti:
Ben: "İBBŞT'nın
Cyrano de Bergerac'ı böyle bir dönemde neden seçtiğini hâlâ anlamış değilim.
Bence emek ziyanı."
Akademisyen(!): 'Sizce ne
oynanmaliydi? Siz olsaydiniz nasil bir repertuvar olustururdunuz?'
Soruyu ciddiye aldım görüşümü uzun uzun yazdım.
Akademisyen(!): 'ben
sizin goruslerinizi merak ettigim icin sordum ki anlayabileyim. Ama hepsini bir
anda yapmak imkansiz, takdir edersiniz ki.
'soylediklerinize
katiliyorum ama herkes bir seyler yapmak zor olmali. Ben secimleri degil de,
sahnedekileri elestirmeden yanayim.'
Ben: 'Bu kadar twitimden sonra kendimi
anlatamamış olduğumu anladım. Siz bana repertuvarımı sordunuz sanmıştım.'
Akademisyen(!): 'akademik bir gecmisiniz olmadigini
dusundugum icin de sizinle ayni frekanstan devam edemiyorum. Siz simdi icin
istiyorsunuz ben
simdi ve gelecek icin arastirma yapiyorum.'
Ben:
'ah keşke akademik geçmişimi sorsaydınız da size görüşümü anlatmak için gayret
etmeseydim.'
Avatarında yazan şu: 'Ekmeğini Babil Kulesi'nden kazaniyor.
Amaan tezi yazariz nasilsa, dedigi her gune kufrediyor. Mi minor.' Yâni henüz tezi bitmemiş ama kendini 'akademik'
sayıyor.
Meslek(inşaat
mühendisliği) hayatımda, uzmanı olduğum
dallarda (proje yönetimi, gayrimenkul yatırımları) akademisyenlerle çalışmayı
tercih ettim hep. Akademik çalışmanın
önemine inandım. Teşvik etmek için elimde olan imkânları kullanmaya çalıştım.
Birlikte çalıştığım uluslar arası şirketlerde akademisyenler vardı. Ama her zaman şu farkı gördüm. Bizim
akademisyenler uygulamadan kopuk ve teorikti, yabancı firmalardakiler ise
uygulamadan besleniyor uygulamayı besliyordu. Bizimkileri anlamak için çaba
göstermek zaman zaman 'dürtmek' gerekiyordu, onlarınkiler ise olay(case)
takibindeydi, uygulamayı anlıyordu. Bizimkilerin dili farklıydı onlarda ise
uygulama ve akademinin dili ortaktı.
Bu konu yâni
uygulama ile teorinin ortak çalışması ülkemizde hâlâ çözülmüş değil. Herkes
önemini biliyor ama bir türlü dünyadaki örnekleri ile karşılaştırdığınızda bizdeki
kısır bir çerçeve genişletilemiyor.
Son yıllarda
tiyatro âlemine yazılarımla girdiğimden beri akademik çalışmalar eski alışkanlıkla en
çok başvurduğum kaynaklardan oldu. Kitapların yanında yerli yabancı tezler,
makaleler okuma fırsatı buldum. Kaynaklarımı yazılarımın eki yapmaktan çekinmedim.
İstedim ki ileride bir gün başkaları benim bulduklarımdan yararlansın. İstedim
ki yazılarımın akademik tanıkları olsun. Ama tiyatro konusunda da bizim
akademik hayatımızın daha çok 'derlemeci' olduğunu gördüm. 'Tez' adı verilen çalışmaların pek çoğu bir
anlamda 'literatür araştırması, derlemesi' şeklindeydi. Konularda tekrarlar
çoktu. Yurt dışı kaynaklardan alıntılara dayanıyordu. Türk tiyatro
araştırmacıların dünyada 'citation' listelerinde adları var mıdır bilmiyorum
olan var da beni haberdar ederse çok memnun olurum. Ben yabancı kitaplardan 'kes-yapıştırla'
alınmış çok cümle, paragraf okudum. 30 yılda önsözü değişmemiş hem de
akademisyenler tarafından tercüme edilmiş çok kitap tercümesi var ülkemde.
Akademik aşamalardan geçmediği halde üniversitede ders verdiği için akademik sayılan
tiyatrocu sayısı da artmaya başladı. Katıldığım panel, konferanslarda bizdeki 'akademisyen dili' kendi içlerinde anlaşılmaya
açık 'şifrelenmiş' bir dildi sanki. Ama
gene de kendi aralarında anlaşmaları zordu. Dinleyenler de şaşkınlık içinde
kalıyordu. Sanki anlaşılmamak üzerine çalışıyorlardı.
Tiyatrocularımızın
uygulamada akademisyenlerle çalıştığına
çok tanık olmadım. Akademisyenlerin de tiyatronun güncel konuları ile ilgili
olarak yazdıkları bir makaleye rastlamadım. Meselâ 'doluluk oranı' üzerine
yazılmış akademik bir yazı var mı? Tiyatroya devlet yardımı üzerine özgün bir çalışma yapıldı mı?
Ödenekli tiyatroların işlevi konusunda kaç yayın var? Tiyatro seyircileri ile ilgili yapılan sosyal
araştırma kaç adet? Tiyatro gruplarının envanteri çıkarılıp üzerine bilimsel
görüş içeren bir makale var mı? Türkiye'de seyirci sayıları bile yaklaşık. Zira
bilgi toplama yok, arşiv yok. Bizdeki akademik kafa tatilde. Akademik birimler
kendi küçük sultanlıkları içinde yaşıyor.
Şimdi ülkenin
hâl-i pür melâli ortadayken tezini bitirmemiş bir kızımızın kendini 'akademik'
saymasını ve karşısındakine üstten bakmasını tuhaf karşılamamak lâzım. Bir de
'şimdi ve gelecek için araştırma yapıyormuş' Vay vay! Dünü' bitirmiş yâni. Ben de onun
'frekansı' içinde olmayacağım doğal olarak. Bu ortamda birbirimizden 'elektrik alamamamız' çok normal. Ama be
Allahın kulu benim twitimin içine girdin benim düşüncemi merak ettin ben de
seni adam sandım da cevapladım. Soru sormadan önce karşındakinden özgeçmiş
istesene! Hem şunu bil ben 'tezimi'
yazdım bitirdim yıllar önce. Dünyada adam gibi yaşamışsan tecrübe de 'akademik'
bir anlam içeriyor. Onun için bazılarına 'fahri doktora' falan veriyorlar. Benim hayat akademisinden aldığım belge fena
değildir hani. Akademik olandan bahsedeceksek ben senden daha 'akademik'im. Sen
bana öz geçmişini gönder de bir görelim hep beraber.
Melih Anık
Melih Bey,yazışmayı merak edip yazışmanın yapıldığı sosyal medyadan da okudum.
YanıtlaSilEsasında yazışma başlarda gayet güzel güzel de birdenbire "akademik geçmiş" ile ilgili tweet'e neden attığını anlayamadım.
Yukarıda ki yazınıza
"Şimdiyi kuramazsanız geleceği inşa edemezsiniz.Bu akademik bilgidir aklınızda bulunsun."
tweetinizi de ekleyin bence.
Yorumunuzla sayenizde yazıma eklenmiş oldu. Katkınız için teşekkür ederim.
SilYazmayınca Mahmut, ne yapsın Bulunmaz?
YanıtlaSilMelih Anık, benimsenmesi ve önemsenmesi gereken bir tiyatro yazarı... Türkiye tiyatrosu yerlerde süründürülen "boş zamanlardaki gevezeliği süsleyen bir kılçık" gibi algılandığından, Anık'ın nitelikli yazıları "es" geçilmeye çalışılıyor ve ben buna üzülüyorum...
Melih Anık'ın her yazısının altındaki "yorum" bölümündeki yalnızlığım beni yetimlik duygusuna sürüklediği için, bu yazıya "yorum" yazma gereksinimi duymamıştım ama Mahmut "yorum" yapınca, ben de, "yorum" yapma gereksinimi duydum...
Teşekkürler Mahmut...
Hilmi Bulunmaz