Bir arkadaşım aradı. Yaralarım Aşktandır Maltepe Belediyesi Dr.Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde
sunulacakmış. Belediye davetiye veriyormuş. Arkadaşım davetiye almış. Bana oyun
hakkında görüşümü sordu. Ben anlatırken anladım ki konu ile ilgili bilgilenmiş zaten. Bana ‘Oyunda musalla varmış. Bana öyle sahneler
dokunuyor. Tereddüt ediyorum.’ dedi. ‘Nazan
Kesal iyi oyuncu. Onun hatırına oyun seyredilir’ dedim. ‘Arkadaşım fazla
davetiyem var istersen sen de gel’ dedi. Geçen sezon Oyun Sandalı’nın
sahnelediği Furuğ Ferruhzâd oyununu seyretmiştim. Nazan Kesal ile de onlar oyun
çalışmasına başladıkları günlerde kısa
bir mesajlaşmamız olmuştu. Ben Furuğ hakkında çok uzun zamandır bir oyun yapma
hayâli taşıdığımı söyledim. (Medyaya
yansıyanlara da bakarak ben hayâlimdeki
oyunu ‘bulamadığım’ için)
seyretmek istemediğimi söyledim. Twitter’da şunu yazdım:
Bir arkadaşım söyledi.
Nazan Kesal'in oyununda sahnede musalla taşı varmış. Furuğ bana yaşamı
çağrıştırıyor ölümü değil. Musalla da hayata ait değil mi diyeceksiniz
muhtemelen. Evet ama Furuğ musalla taşına yakın mı?
Onu etiketlemediğim ve beni takip etmediği halde Nazan Hanım yazdığımı
görmüş.
Bana düşüncelerini yazan bir arkadaşımın yazdıklarına sadece beni
etiketliyerek cevap yazmış:
“Furuğun dünyasını bir tek siz
biliyor ve anlıyorsunuz yorumu.
‘Ezberden olmuş. Şark duygusallığı’ ‘Durup düşünülmeyen,açımlanamayan tembel
entellektüellik’ demişsiniz. Bir zahmet izleyip de yazsanız daha iyi olmaz
mıydı? Mış muş larla yorum yapmak tuhaf değil mi?”
Bana yazan arkadaşım gibi yazmasam da ben de ona benzer şeyler yazardım.
Ama bu konuda benim başka söyleyeceklerim var.
Her şeyden önce şu ‘oyunu
seyretmeden önce eleştirdiğim’ iddiası çok basit. Ayrıca buna benzer ‘seyretmediğin oyun hakkında yazma’ anlamına gelen ifadeler beni
usandırdı. Hatta sıkmaya başladı. Ben seyretmediğim oyunları eleştirmiyorum.
Seyretme isteğimi kıran hususları dikkate getiriyorum. Kendimi ikna edersem de düşüncemi
paylaşıyorum. Bunu yapabilecek donanıma sahip olduğumu düşünüyorum. Gelelim
oyuna ve musallaya. Yaralarım Aşktandır’daki ‘musalla’ önemlidir. (Bu arada yazışmalara
katılan oyunun yazarı Şebnem İşigüzel ‘musalla değil teneşir’ dedi.)
Benim ilk
itirazım buna. Kimsenin inancı üzerine ima yapılamaz yapılmamalı. Musalla da
olsa teneşir de olsa bu kelimeler Furuğ’u bir dini inanışla ilişkilendiriyor.
Furuğ’un içindekini kim biliyor, bilebilir ki? Karşıtlarına bakarak bile kişiyi dini bir kalıbın içine sıkıştırıp anlatmak
doğru gelmiyor bana.
Kaldı ki
dini inancından emin bile olsan Furuğ’u önemli şairleri arasına katan şey dini
değil insani özellikleri. Ben ‘kadın kahraman’ olarak yüceltilmesine de karşıyım.
Furuğ’un mücadelesi yobazlığa karşı. Yâni önemli olan insani başkaldırışı. Öte
yandan ben Furuğ’a onu oyun yapanlar kadar yakın olduğumu düşünüyorum. Zira benim aklımda da dolaşan ve oyun olmayı
bekleyen bir Furuğ var. Hem de estetik çözümleri bunlardan çok daha özel ve güzel.
O nedenle ‘bir zahmet izlememi’ önerenlerin dedikleri benim için hiç önemli
değil. Zira ben tiyatroda oynanan trükleri de biliyorum. Beni meraklandırmıyor
hayret ettirmiyor bana yeni bir ufuk açmıyor.
Meselâ Murathan Mungan’ın yazdığı söylenen Orhan Veli oyunu şairin şiirlerinin yazarın anlayışına göre sıralandırılmasından ibarettir. Furuğ hakkında yapılan oyun da onun hayat hikâyesi ve şiirlerini derleyip sıralamaktan daha öte değildir. Bu işin doğasından geliyor. Yazar hazır bilgi kullanıyor. Başkasının yazdıklarından seçmece yapıyor. Elbette seçim bir dünya görüşüne dayanıyor. Herkesin bakışı da farklı. Ben de oyun yazan bir acemi kalem olarak sahnede ne ile karşılaşacağımı seyretmeden önce tahmin edebiliyorum. O nedenle bazı oyunlar daha başlamadan bitiyor zihnimde.
Furuğ’u ben
bir isyan bir direnme olarak ‘okuyorum’. Ölümle ilintilendirmiyorum. Şair
Menuçehr Ateşi ne demiş: ‘Furuğ hiçbir
şekilde ölüm düşüncesi taşıyan biri değildi. Şiirinde ölümü ve acıyı şiirsel
bir estetik ögeye dönüştürür. Ölümden ve yok oluştan açık biçimde bahsetmez.’
Furuğ’un şiirini öte tarafa değil yaşamaya ait görüyorum. O nedenle de içindeki
karamsarlığa çiçek açtırmak istiyorum. Bu nedenle ‘musalla ya da teneşir’ diyen
bir oyunla yolumu ayırıyorum. Zira temelde Furuğ hakkında aynı şeyleri
düşünmüyoruz.
Seyirci
açısından durum ise başka bir hususu ortaya çıkarıyor. Bu oyundan söz eden
yazılarda musalla, gasilhane, taş gibi kelimeler kullanılmış. Yazar ‘teneşir’
diyor ‘defnedilmeden önce iki gün bekletildiği yer’ diyor. Tiyatro anlatma
sanatı. Seyirciye kafanızdakini doğru ulaştıracaksınız. Önemli olan seyirciye
neyi ulaştırdığınız. Eğer bir karışıklık varsa bu sizin yâni yazarın, yönetmenin
oyuncunun kusurudur. Önce bunu kabul etmek, kendinizi eleştirmek ve gereken
düzeltmeyi yapmanız gerekir. ‘Musalla değil teneşir’ demek yeterli değil. ‘Seyret
de sonra konuş’ ile bu işin içinden sıyrılamazsınız.
Bir başka
örnek vereyim. Moliere’in Tartuffe eserini sahneleyen bir topluluğun oyun
fotoğraflarında görünen dekor bir haç. Haçı gördüğümde defalarca seyrettiğim
oyunu bu topluluktan bu yorumuyla seyretmemin gereksiz olduğunu anlıyorum. YÂNİ
OYUNU SEYRETMEDEN SEYRETMEMEYE KARAR VERİYORUM. Haça allerjim olduğu için değil
Tartuffe’ü hristiyanlık metaforu ile anlatan bu oyunun ufkuna ve bu oyundan
benim alacağım bir şeyin olduğuna inanmadığım için. Bu oyuna bakışı ve
sahneleme anlayışını dar, ufuksuz, risk almayan olarak ucuz ve basit gördüğüm için. Oyunu seyretsem
bu kanım değişmeyecek zira daha işin başında ayrı noktalardayız. Oyunun şahane
oyunculuğu da olsa ki bu şartlarda olamaz benim için seyretmeye değer değil. Benim
için ‘ana fikir’ önce geliyor. Buna ‘temel’
de diyebiliriz. Bazı oyunları temelsiz buluyorum.
Bu nedenlerle
bana ‘Bir zahmet izleyip de yazsanız daha iyi
olmaz mıydı? Mış muş larla yorum yapmak tuhaf değil mi?’ denmesi lâf-ı güzaftır. Bu tribüne
oynamak kişileri hedefe koymaktır. Bence zayıf bir argümandır. Seyretmeden
seyretmeyeceğimi söylemem öyle sıradan bir karar değildir oyun yapanların oyun
yapma kararlarından daha önemli, değerli,kıymetli ve 'temelli'dir. Keşke benim kadar
düşünseler. Bilmem anlatabildim mi?
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder