CHP Kültür ve Sanat Platformu 29 Kasım 2014 tarihinde 'Sosyal Demokrat Belediyelerde Kültür ve Sanat' başlığı ile bir sempozyum düzenlemiş. Point Otel-Barbaros'ta düzenlenecek sempozyum saat 11'de başlayacakmış. Sempozyumda dört oturum yapılacakmış. CHP daha önce de buna benzer bir toplantı düzenlemişti. Programı aşağıda verdim.
Ben İstanbul'da yapılan bu tür toplantıların hiçbir şeye yaramadığını düşünüyorum. Toplantıların İstanbul'da olması konuşmacı temininde kolaylık sağlıyor tabii ki. Ancak bu buluşmalar, söyleyecekleri belli olan konuşmacılar ile katılacağı belli dinleyicileri bir araya getiriyor; her iki tarafın birbirini alkışlayarak iman tazeleme toplantıları hâline geliyor. Toplantı, yandaş medyada kısa bir haber, düzenleyen için de 'görev yaptım' oluyor. Ben bu toplantılardan bir sonuç çıktığını hiç görmedim. Ne İstanbul'a yararı var ne de Anadolu'ya. Benim önerim toplantıların Anadolu'nun değişik şehirlerinde düzenlenmesi ve düzenlendiği yerdeki insanlar için ufuk açıcı olması. CHP bunu yapabilir mi? Yapamaz.
Sempozum ile ilgili ilânda benim dikkatimi çeken hususları paylaşmak isterim. Konuşmacı Orhan Alkaya, 'Eski İBŞT Genel Sanat Yönetmeni', Yücel Erten 'Eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü' olarak tanıtılmış. Bu ifadelerde bir yanlışlık yoksa CHP, İBŞT ve DT'nın 'Eskimiş' olduğunu 'Yeni Türkiye'ye 'YENİ' kurumların ihtiyaç olduğunu beyan etmiş diyeceğim. Yok eğer yanlışlık varsa, o zaman da CHP'nin Kültür ve Sanat Platform'unun sınıfta kaldığını anlayacağım. Zira Alkaya 'İBŞT'nın Eski Genel Sanat Yönetmeni', Yücel Erten de 'DT'nın Eski Genel Müdürü' . Yâni esas mesele, önce düzenleyiciyi düzeltmekten geçiyor.
Konuşmacılardan en ilginç olanı Nedim Saban. Hani şu Caddebostan Kültür Merkezi kendisine verilmedi diye CHP'li belediyeye karşı prodüksiyondan topladığı figüranlarla düzmece eylem düzenleyen tiyatrocu. Kadıköy Belediyesi'nin Tiyatro Festivali'nde yer almak için yapılan yarışta en cevval yarışmacı. İzzet Çapa'nın arkadaşı. Nedim Saban'ın rahmetli Tuncay Özinel ile ırkçılık üzerinden mahkemeleşmeleri de unutulacak gibi değil. Nedim Saban'ın CHP'den umudunu kesmiş olduğunu, yazdığı twitlerden konuşmalarından biliyorum. Onun konuşmacı olarak çağrılı olması CHP'nin demokratlığını mı gösterir yoksa Saban'ın yaptıklarından habersiz olduğunu mu? Bence ikincisi.
Bir de Enver Aysever var. Hani CHP'li bir belediye başkanının danışmanı olan zat. Hani Usta iki oyuncunun görevlerinden alınmasına sesini çıkarmayan, 'adamına göre sorularla' 'aykırı' görünen muhterem.
Gene 'havanda su dövülecek'. Havanı CHP veriyor, suyunuzu alıp gidin.
Melih Anık
26 Kasım 2014 Çarşamba
21 Kasım 2014 Cuma
Kerbela(İBBŞT)'nin Oyuncusu Aslı Öngören'in Twitleri
Kerbela'nın başrol oyuncusu Aslı Öngören oyun hakkında yazdığım twitleri alaycı bulmuş. Tepkisini dile getirdi. Onunla yaptığımız yazışma aşağıda. Aşağıdan yukarıya doğru okunması gerekiyor.
Doğrusunu isterseniz ben tiyatrocuların HER ZAMAN itiraz etmelerini istedim yazdım da. Bu kapsamda haksız aldıkları ödüllere, eleştirilere, haberlere de itiraz etmelerinin namuslu bir tiyatrocu duruşu olduğuna inanırım.Yapmazlar ama. Aslı Öngören de başkası yazsa görmezden geleceği bir twite TEPKİSİNİ koymuş(!). Beni dişine göre gördü herhalde. Ama beni çiğnemek zordur. YUTMAK zordur.
Tiyatrocular sadece kendileri etrafında dönen bir dünyayla ilgili olduğu için tiyatro dünyasının geneli ile pek ilgili değiller. Başkalarına ait haberleri, eleştirileri de okumuyorlar(bence) Kendi haklarında yazılanı ise sanıyorum 'ara' komutu ile arıyorlar. Belki de biri gösterdi bilemem.
Aklıma şu geliyor. Malûm ben Erhan Bey ile ilgili düşüncelerimi yazıyorum. Beğenenler var beğenmeyenler var. Hiç kondurmuyorum ama Aslı Öngeren durumdan vazife çıkararak bu vesile ile ağzımın payını vermek ve bu yolla GSY'ne ve yönetmenine güzel görünmek mi istedi diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Yoksa 'seçildi mi'? 'Gaza mı geldi?' Böyle zamanlarda KRALDAN ÇOK KRALCI çıkıyor ortaya. Beni Vasıf Öngören'in kızının böyle yapması üzer, ÇOK ÜZER. O nedenle Aslı Öngören'in sadece bana değil tiyatro camiasına açıklama BORCU VAR.Bu, şimdiden Cumhuriyetçi camianın öncülüğünde ŞİŞİRİLEN ve sezonun en çok beğenileceği açıkça görünen ama cinlik yaptığı için KÖTÜ olan oyunu ile alay edilmesinden çok daha önemli.
Kerbela hakkında eleştiri yazımın esası Emel Mesci ile ilgili. Oyuncuları ise övüyorum. Aslı Öngören o yazıyı es geçiyor o yazımdan çok daha önce yazdığım twite takılıyor. Okudum diyor ama muhtemelen yazımı da okumamış. Eleştiriyi tartışmayacağını söylüyor ama bir eleştiri türü de olan 'twit'imi eleştiriyor. Bunu da açıktan yapıyor ki yaptığını HERKES görsün.. O zaman ben bunda art niyet ararım.
Cin olup şeytan çarpmaya kalkan yönetmenlerin, oyuncuların, oyunların seyirci ile ALAY ettiğini düşünürüm. Kerbela böyle bir oyun. 'Fırsatçılık' yapıyor. Seyircinin duyguları ile oynuyor. Buna karşı çıkmayacağım da neye karşı çıkacağım! Dua etsinler alay etmeye başlamadım..
Melih Anık
19 Kasım 2014 Çarşamba
İBBŞT GSY Erhan Bey'in Keyfi
Bu sabah İBBŞT'da oynanmakta olan bazı oyunların metinlerini İBBŞT kütüphanesinden istedim. Telefona bağlanan hanım istediğim oyunların pdf'lerinin mevcut olduğunu ancak şefine sorması gerektiğini söyledi. Telefon numaramı ve eposta adresimi aldı. Bana bilgi vereceğini söyledi.
16:30'a kadar bekledim. Cevap almayınca kütüphaneyi aradım. Karşıma çıkan şef ile görüştüm. Konuyu bildiğini, durumu GSY'ne sorduklarını ancak onun izin vermediğini söyledi. Bir kaç kere de bunun benimle ilgisi olmadığını söylemek gereğini duydu. Ben de kendisine GSY'ne benim istediğimi söyleyip söylemediğini sordum. İsmimi söylemiş. Anladım. Tek adam yönetiminin bir örneği daha. Her şeyi ona soruyorlar. Böyle kuruluşların 'kurum' olamayacağı ortada.
Daha önce Devlet Tiyatroları'ndan istediğim metinlerle ilgili yaşadıklarımı aktardığımda Volkan Han, kendi kurumunda bu sorunun olmayacağını kolaylıkla metin alabileceğimi söylemişti. Onu hatırladım.
Erhan Bey'in davranışı beni şaşırtmadı. Denedim gördüm. Benim kendisinin yönetimi hakkında yazdıklarımdan haberdar olmuş ve içlenmiş, içerlemiş demek ki. Cevabını böyle verdi. Şimdi artık beni Gala listesinden de çıkarır.
Erhan Bey, İBBŞT'nı kendi çiftliği sanıyor herhalde. Kütüphaneyi de kendi keyfine göre yönetiyor. Erhan Bey, kurumun kütüphanesinin halka ait olduğunu da unutmuş. Geçici bir mevki şişinmesi yaşıyor olmalı.
'Kurum'ları yönetenlerin kendi yetkilerini böylesine keyfi kullanmaları bize özgü bir hastalık. Bu hastalık olduğu için kuruluşlar 'kurum' olmaz, GSY de koltuğunu ısıtamadan gider. Tiyatrocular da hep beğenilmek istiyor canım. Oyunlarını beğenmediniz mi küsüyorlar. Kurumda böyle kalbi kırıklar da var, hissediyorum.
Kalbi kırık gençlere şunu demek isterim: Eteğine tutunduğunuz insanın elbisesinin içinde olduğundan emin olun. Ben kendi iş hayatımda hep kontrol ettim. Etmezsen bir gün apansız fark edersin ki elbise elinde kalmış.
Ben Erhan Bey'den önce de İBBŞT seyircisiydim ondan sonra da İBBŞT seyircisi olacağım. İBBŞT oyunlarından cazip bulduklarımı seyredeceğim. Metinleri okumadan yazanlar var herkes de alışkın. Ben onlar gibi olmam. Bir yolunu bulurum.
Erhan Bey bilmeli ki her yaptığını alkışlayanlar ile bir yere gidemez. İcraatlerini tek tek görüyorum. Kerbela'yı gördüm, İBBŞT'nın 100.Yılı Balosunu gördüm. Bu gidiş gidiş değil. Benden uyarması. Dilinden düşürmediği Muhsin Ertuğrul yakında uykularına girer. Kurumun daha büyük dertleri var. Oyun metinlerinde gösterdiği Genel Sanat Yönetmenliğini oralarda göstersin.
Bu konu sadece beni ilgilendirmiyor. Tüm eleştiri dünyasını ilgilendiriyor. Tiyatrocuların da iyi tiyatro adına GSY keyfiliğine karşı çıkması gerekiyor. Erhan Bey'e asıl cevap vermesi gereken tiyatro camiası. Ama tiyatro âlemi farkında mı?
Melih Anık
16:30'a kadar bekledim. Cevap almayınca kütüphaneyi aradım. Karşıma çıkan şef ile görüştüm. Konuyu bildiğini, durumu GSY'ne sorduklarını ancak onun izin vermediğini söyledi. Bir kaç kere de bunun benimle ilgisi olmadığını söylemek gereğini duydu. Ben de kendisine GSY'ne benim istediğimi söyleyip söylemediğini sordum. İsmimi söylemiş. Anladım. Tek adam yönetiminin bir örneği daha. Her şeyi ona soruyorlar. Böyle kuruluşların 'kurum' olamayacağı ortada.
Daha önce Devlet Tiyatroları'ndan istediğim metinlerle ilgili yaşadıklarımı aktardığımda Volkan Han, kendi kurumunda bu sorunun olmayacağını kolaylıkla metin alabileceğimi söylemişti. Onu hatırladım.
Erhan Bey'in davranışı beni şaşırtmadı. Denedim gördüm. Benim kendisinin yönetimi hakkında yazdıklarımdan haberdar olmuş ve içlenmiş, içerlemiş demek ki. Cevabını böyle verdi. Şimdi artık beni Gala listesinden de çıkarır.
Erhan Bey, İBBŞT'nı kendi çiftliği sanıyor herhalde. Kütüphaneyi de kendi keyfine göre yönetiyor. Erhan Bey, kurumun kütüphanesinin halka ait olduğunu da unutmuş. Geçici bir mevki şişinmesi yaşıyor olmalı.
'Kurum'ları yönetenlerin kendi yetkilerini böylesine keyfi kullanmaları bize özgü bir hastalık. Bu hastalık olduğu için kuruluşlar 'kurum' olmaz, GSY de koltuğunu ısıtamadan gider. Tiyatrocular da hep beğenilmek istiyor canım. Oyunlarını beğenmediniz mi küsüyorlar. Kurumda böyle kalbi kırıklar da var, hissediyorum.
Kalbi kırık gençlere şunu demek isterim: Eteğine tutunduğunuz insanın elbisesinin içinde olduğundan emin olun. Ben kendi iş hayatımda hep kontrol ettim. Etmezsen bir gün apansız fark edersin ki elbise elinde kalmış.
Ben Erhan Bey'den önce de İBBŞT seyircisiydim ondan sonra da İBBŞT seyircisi olacağım. İBBŞT oyunlarından cazip bulduklarımı seyredeceğim. Metinleri okumadan yazanlar var herkes de alışkın. Ben onlar gibi olmam. Bir yolunu bulurum.
Erhan Bey bilmeli ki her yaptığını alkışlayanlar ile bir yere gidemez. İcraatlerini tek tek görüyorum. Kerbela'yı gördüm, İBBŞT'nın 100.Yılı Balosunu gördüm. Bu gidiş gidiş değil. Benden uyarması. Dilinden düşürmediği Muhsin Ertuğrul yakında uykularına girer. Kurumun daha büyük dertleri var. Oyun metinlerinde gösterdiği Genel Sanat Yönetmenliğini oralarda göstersin.
Bu konu sadece beni ilgilendirmiyor. Tüm eleştiri dünyasını ilgilendiriyor. Tiyatrocuların da iyi tiyatro adına GSY keyfiliğine karşı çıkması gerekiyor. Erhan Bey'e asıl cevap vermesi gereken tiyatro camiası. Ama tiyatro âlemi farkında mı?
Melih Anık
18 Kasım 2014 Salı
Tarihe Düşen Talihsiz Bir Not: İBBŞT’nın 100.Yıl Balosu
İBBŞT 100.yılını 17 Kasım 2014 akşamı, Cemal Reşit Rey Sahnesi’nde
verilen bir 'balo' ile kutladı. 'Balo' o gecenin kimliğinin de ifadesi oldu.
Muhsin Ertuğrul’un önünde toplanan kortej önce Darülbedayi sokak levhasını çaktı,100 metre
ilerideki Cemal Reşit Rey’e ulaştı. Ne yazık ki bugün İBBŞT’nı yöneten anlayış
bu iki büyük isme ve de Darülbedayi ruhuna yakışmıyor.
17 Kasım Balosu, kurum mensupları ile özel davetlilere
açıktı. Seyirciler için aynı gecenin tekrarlanacağı duyuruldu. Böyle gecelerin tekrarı olmaz. ‘O an’ bir kere yaşanır.
İkincisi taklit olur. Ne yazık ki İBBŞT yönetimi ‘seçilmişler’ için düzenlediği
gecenin artıklarını seyircilerle paylaşmak istedi. Ama kurum içinden de geceye
katılmayanlar, geçmişte kuruma hizmet etmişlerden çağrılmayanlar vardı. Ben Kahraman Acehan ile onun son günlerinde Haldun Taner Sahnesi’nin fuayesinde karşılaşmıştım Uzun süren hastalığından
dolayı bitkindi, solmuştu. Kendisiyle ayak üstü sohbet ettik. O ve hikâyeleri gazetelere
düşmüş daha nice İBBŞT oyuncusu gelecek endişesiyle yaşadı ve öldü. Ne yazık ki dün akşamki ‘balo’, hayâller içinde yüreği yalandan titreyenlere aitti. Gerçekleri görenlerin içi
çok sızladı. Eski defterleri karıştırın. Daha 2008'de Beyoğlu Sahnesi, Harbiye Sahnesi, Tepebaşı Dram Sahnesi verilen vaatler arasında idi. Her gelen tarihin kendisiyle başladığını sanıyor. Fikri takip yok, 'show' var..
Gecenin açıklanan programında Cihan Ünal, Hakan Aysev, Emre Altuğ,
Nükhet Duru, Erol Evgin, Neco, Burak Kut, Ayça Varlıer, Aslı Omağ isimleri ilân
edilmişti. 100 yıllık bir kurum, 100.Yıl Balosunda kendi reklâmını kendinden olmayanlarla yapıyordu. O gece
biri ‘Ah Bir Zengin Olsam’, diğeri ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ gibi kurumun
tarihinde olmayan şarkıları seslendiriyor bu ise kurumdan ziyade o kişilerin
kendi reklâmları oluyordu. Herhalde İBBŞT yönetimi alkış tutarken 'rating' hesabı
yapıyordu. Kurumun Genel Sanat Yönetmeni, tv dizilerinden tecrübesiyle ‘rating’e önem veriyor
olmalı. Ne yazık ki asırlık çınarların ‘rating’e ihtiyaçları yok ve asırlık kurumları 'rating' ile yaşatmak mümkün değil.
Ne yaptığını bilen
kurumlar ve yönetimler böyle kutlamaları
kendisini var eden mensupları ile seyircilerini buluşturarak yapar.
Örneğin Salzburg Müzik Festivali her yıl sokak partisi ile açılıyor. İBBŞT’ında
kendini organizasyon şirketlerinin eline bırakan, anlayışı ‘rating’ ve PR olan yönetimin hâkim olduğunu
görmüş olduk. Sezar'a sunulan taç şimdi şilt oldu. Sezar reddetmişti bu devirde alınıyor. Akıl fikir ‘doluluk
oranı’nda. Dün akşamki balo, kişisel
başarıların nasıl öne çıkarılmaya çalışıldığının en belirgin göstergesi. Oysa
Darülbedayi ismi, fedakârlık, dayanışma ve samimi bir hevesin anıtıdır. Türk Tiyatrosu o anıt üzerinde yıllarca yaşadı. 100.yılın Kongre vadisinde o ruhu yaşatarak seyirci ile el ele kutlanması gerekiyordu. Ne yazık ki beceremediler.
Öte yandan 100 yıllık kurum, balosunu Muhsin Ertuğrul
Sahnesi’nde yapamadı. Böylelikle Türk Tiyatrosu’nun en büyük çınarının ismini
taşıyan sahnenin yetersizliği de itiraf edilmiş oldu.
Bugün Darülbedayi ruhunun bu şekilde canlandırılamayacağı
çok açık. 100 yıllık kurumun yaklaşık 50 yılının tanığı olarak söylemeliyim ki
ben Darülbedayi ruhunun sonlarına yetiştim. Seyretme şansına kavuştuğum son
dönem Usta’ları ile Darülbedayi ruhu içime sinmiş. Onları, anılarımın ve zihnimin bir
köşesinde saygıyla ve sevgiyle saklıyorum. Bugün onların kötü bir kopyası olan zihniyetlerin, yeni yetişen gençlere yol gösteremeyeceğini, umut vermeyeceğini görmenin hüznünü, öfkesini yaşıyorum. Benim içimdeki ruhu silemezsiniz ama ben
gençlere üzülüyorum. ‘Rating’ ve PR
hesabı yapan yönetime de acıyorum.
Melih Anık
Not: Yazıyı yayımladıktan sonra öğrendim. Balo, Kadir Topbaş'ın himayesinde yapılmış. Davetiyelerde öyle yazıyormuş.
İBBŞT 100.Yıl Balosunu Erhan Bey ile Arda Aydın tasarlamış, Arda Aydın yönetmiş.
Baloda Atatürk ve Muhsin Ertuğrul'a teşekkür edilmemiş.
Not: Yazıyı yayımladıktan sonra öğrendim. Balo, Kadir Topbaş'ın himayesinde yapılmış. Davetiyelerde öyle yazıyormuş.
İBBŞT 100.Yıl Balosunu Erhan Bey ile Arda Aydın tasarlamış, Arda Aydın yönetmiş.
Baloda Atatürk ve Muhsin Ertuğrul'a teşekkür edilmemiş.
12 Kasım 2014 Çarşamba
Tiyatronun Genç Eleştirmeni! YAŞLI Eleştirmen Başını Tanı!
Tiyatro eleştirmenlerinin başı bir tv programında görüneceği
kanalı ve saatini açıkladı. Kanalı internetten buldum, saati kurdum.
Programı sunan Şule Uslutekin, eleştirmen başını yönlendirdi , eleştirmen
başı da kapıldı gitti. Bir tek şey dışında yeni bir şey söylemedi. Ama öyle bir
şey söyledi ki yazmadan edemedim. 'Genç eleştirmen olmaz. Eleştiride
gençlerden çok şey beklemiyorum' dedi.
Bir toplantıda ben ‘Tiyatro
Eleştirmenleri Birliği(TEB) olarak neden eleştirmen ödülü vermiyorsunuz?’ diye sorduğumda
bana ‘Ne yâni biz kendimize mi ödül
vereceğiz?’ denmesini hatırladım. Eleştirmen başı , TEB dışında eleştirmen olmadığını düşündüğünü
göstermişti. Ben de ona o toplantıda bulunan ve yazma imkânı bulamadıklarından
yakınan genç eleştirmenleri göstererek, genç eleştirmenleri kastettiğimi,
onların yüreklendirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Dün gece tv
ekranında ‘Genç eleştirmen olmaz’ dediğini duyunca aslında eleştirmen başının,
başının içindeki saplantısının bu olduğunu anladım. Meğerse kendisi de gençken eleştiriler yazmış ama
eksikliğini fark etmiş, eleştiri yazmaya ara vermiş, okumuş eksikliklerini
giderdiğine inandığında yeniden yazmaya başlamış. Başına gelenlerden yola
çıkarak bulduğu ‘kendi gerçeği’bu. Ama farkında değil ki yaşlanıp hâlâ eleştiri yazamayanlar var. Yaş her şey değildir. Eleştirmen başı, zamanın hızla değiştiğinden, şimdiki gençlerin onun
gençliğinden çok daha ileri olduğundan, onun gençliğinde olmayan eleştiri
dalında eğitimin bugün verildiğinden habersiz demek ki. Fikrini beyan ederken, eleştirmen
yetiştiren okullarda ders veren TEB
üyesi olan hocalara da saygı göstermiyor. Sanırım ondan kat kat daha iyi
eleştiriler yazan gençleri de okumuyor. O gençlerin yazılarının altında kaynak
gösterdiklerinden haberi de yok. Zira gençler onun gibi ‘intihal’ yapmıyor, ‘amcan seni öpsün’ tarzı eleştiriler yazmıyor, bir yazıdan iki yazı
çıkarmıyor.
Dün akşam anladım ki eleştirmen başının Oyun Dergisi’nin 22.sayısının Başyazı’sında
yaptığı ‘Genç Eleştirmenlere Açık Çağrı’nın
da kerhen yapılmış bir çağrı imiş. Sonradan hiçbir yazısında bu çağrıyı tekrarlamamasının
nedeni de kendi gençliğinden kaynaklanan korku.Herkesi kendi gibi bellemiş. Ya genç eleştirmen çıkarsa? O zaman tüm hayatının teorisi çökmüş olacak. Ama çağrının 'genç eleştirmenlere' yönelik olması da çelişkisini göstermiyor mu?
Ben beni okuyan gençlere sesleniyorum. Ekim 2014 ile Mart 2015 tarihleri
arasında sahnelenen oyunların eleştirisini yazan 30 yaş altı gençler, 20 Mart 2015
akşamına kadar eleştirilerini info@tiyatroelestirmenleribirligi.org
adresine göndersinler. Eleştirmen başına güvenim olmadığı için bir kopyasını
bana da gönderin lütfen. Ben de takip etmek istiyorum. Adresim: melihanik@gmail.com
Eleştirmen başının genç eleştirmenlere gösterdiği güvensizlik beni üzdü. Buna en iyi
yanıtı genç eleştirmenler verecek, inanıyorum.
Melih Anık
6 Kasım 2014 Perşembe
Kazım Akşar, Nejat Birecik ve ‘Konu Bende’
Karşıma çıkan olayların peşini bırakmadığım için en
umulmadık kapıları çalıyor, en tuhaf durumlarla karşılaşıyorum.
Benim oyun metni peşinde olduğumu artık duymayan kalmadı
sanırım. Son olay da bununla ilgili ve ilginç bir gelişmenin öznesi ve tanığı
oldum.
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, Meslek Etiği ve İntihal
Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Derneği (İng. IATC: The
International Association of Theatre Critics) Genel Sekreteri Dr. Michel Váis
Türkiye’ye geldi. Dr. Michel Váis, 2 Kasım 2014 Pazar Saat 10.00-12.00 Zorlu
Center PSM, Meydan Fuaye’de “Tiyatro Eleştirisinde Meslek Etiği” başlıklı
konuşma yaptı.
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin(TEB) Genel Sekreter’in
Türkiye’ye gelişi ile ilgili 'ilgisizliğini' bir yazımda dile getirdim: ‘Dr.
Michel Váis , Üstün Akmen, Zeynep Oral ve IATC ve de TEB’ (http://melihanikdokunus.blogspot.com.tr/2014/11/dr-michel-vais-ustun-akmen-zeynep-oral.html)
Yazımı yayınladıktan sonra muhtemelen okudular ki, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği internet
sayfasında zoraki ‘ilgisi’ni gösterdi ve bir yazı yayımladı.
Ancak Tiyatro Eleştirmenleri Birliği internet sayfasında yayınlanan bu röportaj Yeşil Gazete’den Kızıltan Yüceil’e aitti ve http://yesilgazete.org/blog/2014/11/01/michel-vais-ile-elestirmenlige-elestiriler/ adresinde yayımlanmıştı. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği röportajın kaynağını vermemişti. Bunun anlamı TEB intihal yapmıştı.


Bir kez daha TEB Başkanı’nı istifaya davet ediyorum.
İntihale göze yuman bir kişinin tiyatro ödül jürilerinden de çekilmesi
gerektiğini, tiyatro kamuoyunun da gereken tutumu sergilemesini beklediğimi
belirtiyorum.
“Tiyatro Eleştirisinde Meslek Etiği” başlıklı konuşmaya ait
bir röportajı ‘etik’ falan dinlemeden Tiyatro
Eleştirmenleri Birliği sayfasında
yayımlanmasını utanç ve ibret verici bir olay olarak kaydediyorum.
Melih Anık
4 Kasım 2014 Salı
Dr. Michel Váis , Üstün Akmen, Zeynep Oral ve IATC ve de TEB
Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri
Derneği (İng. IATC: The International Association of Theatre Critics) Genel
Sekreteri Dr. Michel Váis Türkiye’ye geldi. Dr. Michel Váis, 2 Kasım 2014 Pazar
Saat 10.00-12.00 Zorlu Center PSM, Meydan Fuaye’de “Tiyatro Eleştirisinde
Meslek Etiği” başlıklı konuşma yaptı.
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, Dr. Michel Váis’nin Türkiye’ye
gelişini mesaj atarak şöyle duyurdu:
“Mensubu olduğumuz Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri
Derneği’nin Genel Sekreteri, Kanadalı tiyatro eleştirmeni Dr. Michel Váis “Tiyatro
Eleştirisinde Meslek Etiği” başlıklı sunum yapmak üzere …..”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)